1. Haberler
  2. Siyaset
  3. Belediyelerin Mali Yapılanması Ve Sorunları

Belediyelerin Mali Yapılanması Ve Sorunları

featured

Bir yerel seçimi daha atlattık. Bu yazımı seçim öncesi yayınlamak isterdim fakat hem gündem kalabalık lığı içerisinde kaybolmasın hem de siyasi bir taraftarlık ile bağlantılanmasın diye seçim sonrasına bıraktım. Artık seçim bitti ve yaya ya şaşa şa yı veya ahları vahları bırakma zamanı. Zira seçmen görevinin ilk bölümünü bitirdi şimdi ikinci bölümü yani seçtiği kişileri denetleme zamanı. Kazanan kişi sizin oy verdiğiniz kişi de olsa onu denetlemekten vaz geçmeyin bu sizin en asli göreviniz. Sizin ve çocuklarınızın geleceği için adımlar atılacak.

Yerel yönetimler denilince ilk akla gelen tabii ki belediyelerdir. Bizde bu yazımızda belediyelerimizin mali yapısını irdeleyeceğiz. Belediyeler, mevzuatın kendilerine verdiği yetki, sorumluluk ve mali özerkliğini –ne kadar olduğunu tartışacağız zaten- çağdaş hizmet anlayışı ile etkili ve verimli olmak koşuluyla hemşerilerinin sosyal ve ekonomik yaşantılarına önemli katkılar yapacak bir pozisyona oturmuştur. Dünyada küreselleşmenin getirdiği hızlı ulaşım, iletişim ve hizmet anlayışı yerellerinde önemini arttırmış ve uluslararası bağlantılarla kendine yeni kapılar açmıştır. Bu, avantajlar sağlamakla beraber vesayet sorunları, mali ve karar alma özerkliğini elde edememiş yereller için büyük engeller getirmektedir. Bu giriş bölümünden sonra şimdi Belediyelerimizin mali yapılarını neden Türkiye’de belediyelerin hep borç içinde yüzdüklerini görelim.

Belediyelerin Sorunları

Günümüzde hemşerilerinin ekonomik ve sosyal kalkınmaları için önemli görevler üstlenen belediyelerin giderleri büyük oranda artış göstermektedir. Elindeki kaynakların etkin ve verimli kullanmak için arayışlarda olan belediyelerin mevcut sorunlarına çözüm arama yolunda büyük adımlar atılmalıdır. Sorunları kısaca sırlayalım

  • Kurum içi ve kurumlar arası pozisyonda yetki karmaşası
  • Mali serbesti yeti sağlayacak mevzuatın çok eski olması
  • Güçlü başkan güçsüz meclis anlayışı
  • Performans odaklı ve stratejik planlamaya dayalı çalışma yapılamaması
  • Çok sık ve düzensiz mevzuatın çıkması
  • Demokratik Katılımın kullanılmaması
  • Kent Konseylerinin yeterince verimli kullanılmaması

Burada bahsedeceğimiz konu “öz gelir kaynaklarının yetersizliği, genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından aktarılan paylara aşırı bağımlılık, yeni gelir kaynaklarının oluşturulamaması, mevcut kaynakların etkin kullanılamaması ve vergilendirme yetkisinin olmaması” şeklinde belirtilebilecek mali odaklı sorunlardır (Yüksel, 2004).

Belediyeler büyük oranda merkezi hükümetten aktarılan gelirler ile ayakta durma çabası içerisindedir. Kendine öz kaynakları bütçesinde çok az yer tutmaktadır. Bunun önünde en büyük engel en tepe yasamız olan Anayasanın 127. Maddesinden kaynaklanmaktadır. “Bu yönetimlere görevleri ile orantılı maddi kaynak sağlanır” sözü bu güne kadarki sıkıntıların başındadır. İdareler bu konudaki doğan çelişkiden dolayı genel bütçe vergisinden aktarma mı yoksa öz kaynak artırımından mı olduğuna karar verememiştir. Ülkemizde ki birçok belediye öz gelirlerini artıracak yapıya sahip olamamıştır.

Bu yukarıda saydığımız durum belediyeleri idari vesayete götürecek şekilde Genel Bütçeden vergi gelirleri tahsilatına sıkı sıkıya bağlamıştır. Fakat bu gelir kalemi de aktarımlarda bazı sorunları da yanında getirmektedir. Örneğin belediyelere aktarılan izinsiz bazı borçlar bu tahsilatın sırasında haber verilmeden kesintiye uğramakta bu yüzden düzgün doğru ve tutarlı bütçeler oluşturulamamaktadır. Ayrıca belediyelerin hemşerilerinin sosyal ve ekonomik yapısı çeşitlilik göstermektedir. Bodrum Turizm geliri ile ayakta duran sabit nüfusu ile sezon içindeki nüfusu arasında büyük farklılıklar gösteren bir kenttir. Genel bütçeden yapılan aktarımlarda bu durum göze alınmamakta sadece sabit nüfusa göre ödeme yapılmaktadır. Bir tarım veya sanayi kenti ile hiç uyum göstermeyen bu durum belediyemizin hizmetlerinde bir engeldir. Son örnek 6360 sayılı kanunla kapatılan belde belediyelerinin borçları belediyemize aktarılmış ve bu borç stokuna eklenmiştir. Borçlanması, bir yıl önceki bütçeye göre sınırlı olan belediyelerin finans arama çalışmalarını engellemiş ve ayrıca genel bütçe aktarımından belediyelerden habersiz kesilmiştir.

2464 sayılı Belediye Gelirleri kanunu 1981’de çıkmıştır. 38 senelik bu kanunun üzerinden Kamu Yönetimi iyileştirme çabaları çalışmaları esnasında yerel yönetimler ile ilgili tüm mevzuat tamamen değişmiştir. Yeni belediye yapısı ile ilgili birçok vergi kalemi düşmüş, vergi oranları günün ekonomik gerçeklerinden geride kalmış, bazı vergi kalemlerinde örneğin tek tip uygulanan tabela vergisinde günün teknolojisine uygun yapılan tabelalardan en düşük vergi oranları uygulanır hale gelmiştir. Belediye Gelirleri kanununun eski oluşunun getirdiği bir zorlukta vergisini merkezi yönetimin aldığı bazı hizmetleri belediyelerin yapmasıdır. Örneğin iletişim sektörüne yapılan hizmetler, trafik, 6360 sayılı kanunla gelen tarıma hizmet, spor ve eğitim alanına yapılan yardımlar hep belediye bütçesinden çıkan ama vergisini merkezi yönetimin aldığı hizmetlerdir. Örneğin Motorlu Araçlar Vergisini ya belediyeler almalı ya da mevcut araç sayısına ve cinsine göre belli bir aktarım sağlanmalıdır. Çünkü yolların yapım, onarım, trafik sinyalizasyon, park yeri üretimi gibi birçok hizmeti belediyeler vermektedir.

Bir başka mali sorunumuz da ki bence en önemli konu budur. Yeni vergi kalemleri veya yeni gelir kalemlerini belediyelerin kendileri oluşturamamasıdır. Üniter devlet yapısını koruma öncelikli bazı düşüncüler yerel yönetimlerin vergilendirme özerkliğinin Üniter yapının bozulmasına sebep olabileceğini mali özerkliğin getirilemeyeceğini iddia ediyorlar. Bu benim açımdan da sıkıntılı bir durumdur. Özellikle yerel yönetimlerinin yetkili olduğu alanda vergilendirme yapması hem çift vergi karışıklığını ortaya çıkarır hem de Belediyeler arasında eşitsizlik doğurduğu gibi idarenin bütünlüğüne de zarar verir. Bunun en kısa yolu belediyenin hizmet verdiği alanlarda merkezi yönetim tarafından toplanan vergilerden bir pay aktarmak ve kanunla vergi toplama izni verilen kalemlerde belediyeye oranları belirleme hakkı vermektir. Ya da belediyenin belirleyeceği vergi kaleminin merkezi yönetimce onaylanması şartı getirilebilir.

Yine belediyelerin bütçelerini oluştururken belirsizliğe iten bir konu da toplayacakları vergilerin merkezi yönetim tarafından ertelenmesi, kaldırılması veya oranlarının değiştirilmesi sorunudur. Örneğin köy tüzel kişilikleri kaldırılıp mahalleye döndürülen Büyük Şehir İl sınırları içindeki köylerimizden ve halkından belediyeler 5 sene emlak vergisi alamamakta fakat hizmet götürülmektedir. Bunun belediyelere getirdiği yükle beraber belediyeler tutarlı bütçe oluşturamamakta ve belediyelerin hizmet odaklı çalışmasını engellemekte daha çok bütçe oluşturma ve finans kaynağı yaratma odaklı çalışmalara dönmesine sebep olmaktadır.

Belediyelerinin gelirlerindeki bu merkezi yönetime bağlılık vesayeti getirdiği gibi hizmet açısından da düşük memnuniyete sebep olmaktadır. Her şeyden önce bütçesi eksi veren bir belediye, nitelikli ve yeterli sayıda eleman çalıştırma önceliğini kaybetmektedir. Buda hizmet kalitesini düşürmektedir. Gelir yetersizliğinin hizmet kalitesini düşüren ve hemşerilerini daha çok müşteri gibi gören bir diğer uygulama da hizmetlerin özelleştirmesidir. Özelleşen hizmetlerde özel sektör gelir odaklı çalıştığı için ödeme yapan vatandaşa daha çok hizmet götürme anlayışına sahiptir. Buda hizmet kalitesini düşüren ve ayrımcılık yaratan bir durumdur.

Yukarda da söz ettiğimiz gibi artık belediyeler su ve kanalizasyon hizmetleri, katı atık toplama, yol tamiri ve yapımı, park yapma, peyzaj düzenleme gibi görevleri yoktur. Bunun yanında hemşerilerinin sosyal ekonomik ve kültürel gelişimine de hizmet edecek görevleri vardır. Küreselleşen dünyamızda ulus devlet kavramının yerelleşme ile birlikte anlamının değişmesi ve birçok hizmetin merkezden yerele kayması ile birlikte yerel yönetimler önem kazanmıştır. Fakat bu gelişim ile beraber yerel yönetimlerin gelirlerinde artış olmamış daha da çok geriye gitmiştir.

Toplumsal gelişimin önemli ayaklarından biri olan eğitim toplumun tüm katmanlarına inmelidir. Merkezi yönetim yerel yönetimlerin halkı sosyal ve ekonomik kültürel gelişimini sağlayabilmesi için yeterli kaynaklar yaratmalıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında çok başarılı olan ve yarı yolda kalmasına rağmen meyvelerini hala yediğimiz Köy Enstitülerini tekrar geri getirmek bu yolla mümkün olabilir.

Görüldüğü gibi belediyelerin vatandaş için önemi bir hayli artmıştır. Tabii ki oluşturulan kaynağın etkin, verimli ve yerinde kullanılması da çok önemli bir yer tutmaktadır. Bunu yapamayan birçok belediye bu gün borç içinde yüzmektedir. Fakat bu yazılanlardan da gördüğünüz gibi belediyelerin borçlanmasında en önemli etken bu yukarıda saydığım konulardır. Kötü yönetim den bahsede bilmek için yerel yönetimler alanında mevzuat, mali ve idari yapıyı sağlamış olmalıyız. Ben bu sorunların halkçı belediye anlayışı ile çözülebileceğini bunun içinde gerekli idari yapılanma yeterli mevzuat ve mali yapının bir an önce gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Cevat Salih Sevinç

Yerel Yönetimler Uzmanı

Kaynak:

 Yazımda Prof. Dr. Ahmet Ulusoy,  Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Tekdere ve Yrd Doc. Ülkü Arıkboğa hocalarımdan faydalandım kendilerine teşekkürler

0
komik
Komik
0
_yi
İyi
0
mutlu
Mutlu
0
sevgi
Sevgi
0
d_nceli
Düşünceli
0
_zg_n
Üzgün
0
a_layan
Ağlayan
0
sinirli
Sinirli
0
korkun_
Korkunç
Belediyelerin Mali Yapılanması Ve Sorunları
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.