“
Ülkemizde maalesef çok büyük bir ekonomik kriz yaşanıyor. Bu kriz, kaderimizde olduğu için başımıza gelmedi. AK Parti ve mevcut Cumhurbaşkanı böyle olmasını tercih ettiği için geldi. Çünkü her konuda olduğu gibi ekonomik meselelerde de kimseyi dinlemediler ve hala da dinlemiyorlar. Bilmedikleri anlamadıkları konularda son derece tehlikeli bir şekilde deneme yanılma siyaseti uyguluyorlar. Türkiye bir deneme tahtası değil, işte bugün yapılan yanlışların bedelini on milyonlarca insan ödüyor.
Şimdiye kadar ekonomiyi büyütmek için “inşaat” dediler başka bir şey demediler. Hâlbuki inşaat kısa süreliğine ekonomiyi rahatlatıyor, ama uzun vadede istikrarlı bir şekilde iş ve aş yaratmıyor. Tüm bankacılık sistemini ve kredileri inşaata göre düzenlediler. Türk ekonomisinin lokomotif sektörleri olan, çok ciddi şekilde katma değer ve istihdam sağlayan tarıma, sanayiye ve turizme yönelik çivi çakmadılar.
Bütün bu yanlış tercihlerin sonuçlarını bugün hayatın her alanına sirayet eden krizlerde görüyoruz. Ekonomi bırakın büyümeyi, artık kendi kendisini çeviremiyor, borçlar ödenemiyor ve katlanarak artıyor. Ekonomi büyüyemeyince de yeni istihdam alanları açılamıyor, işsizlik azalmıyor aksine hızla artıyor.
Düşünebiliyor musunuz, Pandemi sebebiyle uygulanan işten çıkarma yasağına rağmen işsizlik artıyor. Bu kriz geçmişteki krizlerden çok çok farklı bir kriz. Biz geçmişte de krize girer 8-10 ay içinde çıkardık. Şimdi ise Türkiye’de geçmişte eşi benzeri olmayan bir kriz yaşanıyor. Artık yıllarca sürecek olan bir krizin içerisinde olduğumuz ifade ediliyor.
“Ekonomik Kriz Sosyal Bir Krize Dönüştü”
AK Parti ve Erdoğan’ın Türkiye’yi içine soktukları bu kriz bugün sadece ekonomik bir kriz değildir. Bu kriz, yarattığı sosyal tahribat açısından son derece derin bir sosyal kriz haline geldi. Bakın, TÜİK ve başka kuruluşlar tarafından hazırlanan işgücü piyasası ve istihdamla alakalı rakamlarda bu ekonomik krizin artık sosyal bir krize dönüştüğünü açık bir şekilde görebiliyoruz.
4 Üniversite mezunundan 1’i işsiz.
Geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyon 779 bin kişi. Oransal olarak %24.9.
İşsiz sayılmayan işsiz sayısı 4 milyon 600 kişi.
Sadece son bir yıldaki istihdam kaybı 1.1 milyon kişi.
OECD geçtiğimiz günlerde “Bir Bakışta Eğitim 2020” başlıklı bir rapor yayınladı. Bu rapora göre Türkiye’de 15-29 yaş arasında ne okula, ne de işe giden gençlerin oranı yüzde 28,8 ve bu oran OECD ortalamasının 2 katına tekabül ediyor. Türkiye ne okula, ne de işe giden gençler konusunda OECD ülkeleri arasında birinci.
20-24 yaş arasındaki gençler arasında ise bu oran yüzde 33,3.
Biz bunları rakam rakam söylüyoruz, oran oran ifade ediyoruz ama bunlar insan ve hepsinin hayatı mahvolmuş, bu ülkeye dair umutları yıkılmış durumda.
Bu sebepledir ki, gençler fırsatını bulursa Türkiye’den gitmek istiyor. Geçtiğimiz günlerde 18-29 yaş grubu gençler arasında yapılan bir araştırmaya göre,
Gençlerin yüzde 76’sı daha iyi bir gelecek için yurt dışında yaşamak istiyor.
Her iki gençten biri mutlu olmadığını ifade ediyor.
Gençlerin yüzde 77’si ise torpilin yetenekten daha etkili olduğuna inanıyor.
18 Yılın sonunda AK Parti iktidarının bu gençlere daha güzel hayat şartlar hazırlamış olması gerekirken, 18 yıl boyunca AK Parti’nin yönettiği Türkiye’de gençler fırsatını bulup gitmek istiyor.
Hâlbuki Türkiye’de vatandaşlarımıza huzur ve refah içinde yaşam şartları sağlamak zor değil. AK Parti ve Cumhurbaşkanı Türkiye’ye varlık içinde yokluk çektiriyorlar. Türkiye kaynaklarını verimli kullanırsa, hukukun üstünlüğüne ve güçler ayrılığına dayanan parlamenter bir demokrasi inşa ederse bu sıkıntıları çok hızlı aşar. İYİ Parti olarak biz vatandaşlarımıza her yerde söylüyoruz: Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi bir kriz sistemidir, kriz üretir. Bu sebeple dünyada çok başarılı örnekleri olan iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş bir parlamenter rejime dönmemiz gerekiyor.
Çünkü iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş bir parlamenter rejim ile yargı bağımsızlığı başta olmak üzere güçler ayrılığını tesis etmemiz sadece hak ve özgürlüklerin, demokratik standartların seviyesini yükseltmeyecek, ayrıca hızlı bir şekilde Türkiye’nin büyümesi ve hızlı bir refah yaratılması için güven iklimini tesis edecektir.