Türkiye İş Dünyası dergisinde yer alan özel röportajda, Maximiles Black The Bodrum Cup Organizasyon Komitesi Başkanı Süleyman Uysal, etkinliğin yalnızca bir yelken yarışı değil; turizm, ekonomi, sürdürülebilirlik ve uluslararası tanıtımda güçlü bir marka olduğunu vurguladı.
Bodrum’un mavi sularında tam 37 yıldır aralıksız esen bir rüzgar var: The Bodrum Cup. İlk kez 1989’da başlayan ve bugün dünya denizcilik takviminde saygın bir yere sahip olan bu organizasyon, yalnızca yelken sporunun değil, Türkiye’nin tanıtımının da önemli bir temsilcisi konumunda. Türkiye İş Dünyası dergisinde yer alan söyleşisinde Organizasyon Komitesi Başkanı Süleyman Uysal, etkinliğin bölge ekonomisinden turizm sezonunun uzamasına, kültürel mirasın korunmasından uluslararası diplomasiye kadar uzanan etkilerini anlattı.
Ekim Ayını Turizm Takvimine Ekleyen Güç
Türkiye turizminde sezonun 12 aya yayılması tartışmaları sürerken, Uysal, The Bodrum Cup’ın Ekim ayını Bodrum’un “sarı yaz” dönemiyle sezonuna entegre etme hedefinin altını çizdi:
“Ekim ayının Bodrum’un sezonuna eklenmesi için ciddi bir çalışma yapıyoruz. Bizim sarı yaz dediğimiz dönemi turizm sezonuna dahil etmeye çalışıyoruz. Öncelikli hedefimiz sezonu 6 aya çıkarmak.”
Uysal, etkinliğin sağladığı otel doluluk artışı, yerel işletmelerin cirolarındaki yükseliş ve istihdam katkısıyla bu hedefin gerçekçi ve ölçülebilir olduğunu vurguladı.
Yunanistan Parkuru: Politik ve Kültürel Köprü
The Bodrum Cup’ın uluslararası yüzü, 6 yıl önce başlatılan Yunanistan parkuru ile güçlenmiş durumda. 35. yılda Selanik’ten başlayıp İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda biten özel organizasyon, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına atfedilmişti.
“Yunanistan’ın bu kutlamaya dahil olması hem politik hem kültürel anlamda iki ülke arasında bir köprü oluşturdu” diyen Uysal, bu yıl parkurun tekrar yapılacağını ve iki ülkenin marka bilinirliğine katkı sağladığını belirtti.
Yelken Yarışından Festival Markasına
Başlangıçta yalnızca yelken tutkunlarının ilgisini çeken bir organizasyonken, The Bodrum Cup bugün konserleri, sahil etkinlikleri, gastronomi deneyimleri ve sosyal sorumluluk projeleriyle uluslararası bir festival markasına dönüştü.
Uysal, gençlerin yelkenciliğe kazandırılmasının önemine dikkat çekti:
“Bir yıl konserimize gelen gencin, sonraki yıl teknede yarıştığını, birkaç yıl sonra tekne sahibi olarak geri döndüğünü görmek bizim için en büyük kazanım.”
Mavi Yolculuk ve Sürdürülebilirlik
Uysal, Bodrum ve Türkiye için “Mavi Yolculuk”un tanıtımını stratejik bir fırsat olarak görüyor:
“Mavi Yolculuk ürünü bölgenin en değerli markası. Dünyaya sürdürülebilir şekilde tanıtılmalı. Artık insanlar ülke değil, destinasyon seçiyor. Türkiye bu tercihlerde öne çıkmalı.”
Etkinliğin “not for profit” (kar amacı gütmeyen) yapısıyla elde edilen gelirlerin, denizcilik kültürünün yeni nesillere aktarılması için kullanılması da sürdürülebilirliğin en önemli ayağı olarak öne çıkıyor.
Kurumsal Sponsorların Rolü
Türkiye İş Bankası, Anadolu Sigorta, Opet, Metro Türkiye ve Amerikan Hastanesi gibi sponsorlar, organizasyonun hem marka değerini hem de tanıtım gücünü artırıyor. Uysal, sponsor ilişkilerinin başarısını şöyle özetliyor:
“Sponsorlarımıza sadece sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda güçlü bir tanıtım garantisi sunuyoruz. Bu sayede Bodrum gibi küçük tatil beldelerinin sınırlı tanıtım bütçesi aşılmış oluyor.”
STS Bodrum: Dünya Sularında Bir Okul Gemisi
Röportajın en dikkat çeken başlıklarından biri ise STS Bodrum projesi. Bodrum halkının imece usulüyle inşa ettiği bu gulet, hem The Bodrum Cup’ın bayrak gemisi hem de bir “yelkenli okul gemisi” olarak eğitim ve tanıtım misyonu üstleniyor.
Uysal, bu projenin Atatürk’ün Karadeniz Vapuru’nu hatırlatan bir uluslararası tanıtım seferi hedeflediğini belirtiyor. Geminin Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansı’na davet edilmesi ve dünyanın en kıymetli gemileri arasında aday gösterilmesi ise projenin prestijini pekiştiriyor.
Bir Kültürel Miras Olarak The Bodrum Cup
37 yıldır aralıksız düzenlenmesini sağlayan en büyük faktörün, yerel halktan devlet kurumlarına kadar geniş bir sahiplenme kültürü olduğunu vurgulayan Uysal, “Bir basın mensubu, yarışçı ya da tekne sahibi bu organizasyonu kendi etkinliği olarak görüyor. Sürdürülebilirlik böyle sağlanıyor” diyor.
The Bodrum Cup, bugün artık yalnızca bir yelken yarışı değil; Bodrum’u ve Türkiye’yi dünyaya açan, ekonomiye ivme kazandıran, kültürel mirası yaşatan ve uluslararası ilişkilerde dostane bağlar kuran bir marka. Süleyman Uysal’ın vizyonu ise bu rüzgarın daha uzun yıllar hem Bodrum hem Türkiye için esmesini sağlamak.