Geçmişe bir göz attığımızda 1950’li yıllarda Bodrumun nüfusu 4000 kadarmış. İmkanlar çok kısıtlı, ahalinin çoğu çiftci, gerisi terzi, kunduracı, marangoz, berber, manifaturacı, bakkal gibi küçük esnaf imiş. Mesleği olanlar veya iş bulanlar çalışmaya İzmir’e veya İstanbul’a giderlermiş. Sonradan Almanya ya giden de çok olmuş. O yıllarda Giritlilerin tarlaları ve bahçeleri de pek yokmuş. Çok zor şartlarda balıkçılık ve süngercilik yaparlarmış. En çok da demircilerin işi olurmuş. O yüzden de harman ve çift zamanında demircilerin önünde kuyruklar oluşurmuş. Bodrumlu demirciler saban demiri, saban boyunduruğu demiri, dönme dolap için lavata ve saç kesimi, çapa, orak, nacak, tara, balta, keser, balyoz çekiç, küskü, el arabaları için demir tekerlek, eşekler ve atlar için nal, bıçak, keski ve daha pek çok tarım aleti yaparlarmış.
Aynı yıllarda tenekecilik mesleği de çok önemliymiş. Tenekeciler lehim ile gaz yağı kandili, zeytinyağı kandili, kandil fenerleri, huni, soba ve boruları, fide süzgüsü, kahve cezvesi, maşrapa yaparlarmış.
Bodrumda kuyusu olmayanlar su istemeyen İncir, Üzüm, Armut ve Zeytin yetiştirirlermiş. Bu yüzdende Bodrumun tüm çevresi İncir bahçesi imiş. Zamanı geldiğinde kuruyup dibine düşen veya çeşitli şekillerde çuvallanan incirler yahudilere çalışan Bodrumlu tüccarların depolarına deve kervanları ile götürülürmüş. Tüccarlar İncir çuvallarını bu iş için çalışan kadınlara seçtirir ve kalitesine göre sınıflandırılır, ayrı ayrı çuvallatırılarak Bodrum Limanından İzmir ve İstanbul’a gönderilirmiş.
1950’li yıllardan 70’li yıllara kadar Bodrum’un hamalları çok meşhurmuş. Buraya Merkezden yol olmadığından Bodrum’a her şey gemi ile veya eşeklerle getirilir veya götürülürimiş.
O zamanlar Bodrum’da hancılık ta iyi işlerden biri imiş. Cuma pazarı kurulduğunda hanlara yüzlerce eşek bağlanır, eşeklerine nal çaktıracak olanlar nalbantların önünde sıraya girerlermiş.
1940-1960 yılları arası Kışın; Kuru fasülye, mercimek, nohut,börülce, Patlıcan kurusu, bamya kurusu, bakla, fava, salça, tarhana, bulgur;Yazın ise; süt, yogurt, peynir, zeytin, tereyağı, yumurta, tavuk, balık, buğday ve arpa ekmeği bölge halkının yiyecekleri arasında imiş.
Bodrumda bu yıllarda Giritli, Rum balıkcılar ve tüccarlarda ticaret yaparak çeşitli işlerde çalışırlarimiş.
Sonuçta herkesin bir işi varmış.
Sonra ne olmuş;
Bodrum topraklarının doğal güzellikleri, arkeolojik değerleri, endemik bitki türleri farkedilmeye başlamış. Topraklar değer kazanmış. Mine URGAN’ın “Bir Dinazorun Hikayesi”’nde anlattığı gösterişli hayatlar ile beraber hancılık Turizm otelciliğine dönüşürken Bodrum gerçek tarihinden ve kimliğinden uzaklaşmaya başlamış. Bu arada eski eğitim günlerimizde yerli malı haftamızın yemişi; incirimiz bu bölgede yok olmaya başlamış. Sonra armut, sonra zeytin azalmış.
Güzelim çam ağaçları ve ormanlık alanlardaki ağaçlar kesilerek, yakılarak ve çeşitli yöntemler ile kurutularak Milas – Bodrum arası yollar, evler yapılmış. Bodrum önce yavaş yavaş, sonra bölgesel olarak imara açılmış.
Eşekler tarih olmuş, tabi bunun ile birlikte Bodrum bir Turizm ve eğlence merkezi, bir Marka haline gelmeye başlamış. Her şey güzel! turizm zenginlik, eğlencede güzel kadınlar, yakışıklı erkekeler,sanat ve kültür demek değilmidir. Ama bazen fazlası yozlaşma ile de sonuçlanabilir. Herkesin kendini sanatcı sandığı bir bölgede gerçek sanatcılar arlarından “ biz sanatcıyız.” diyemez belki de!
Bodrumlu kadınlar İncir toplamak yerine, otellerde temizlikçi, aşçı, katçı, v.b. Gibi mesleklerde çalışmaya başlamışlar. Şanslı olup arazisi olanlar otel sahibi olmuş. Azda olsa kendi zeytinlerini toplamışlar. Nar, limon ve Mandelina gibi ürünler de eski bolluk günlerini aratır olmuş. Tenekecilik ve demircilik meslekleri yavaş yavaş yerini turizm ile ilgili alanlara terk etmiş. Geleneksel el sanatları ve tatlar kültürel sürdürülebilirliklerini küçük dernek organizasyonları içerisinde sağlamış.
Tabi tüm bunlar olurken; çağ ve teknoloji gelişirken nitelik ve nicelikler değişirken kalifiye yani mesleki alanda nitelik sahibi olabilme olgusu gelişebilmiş mi.?
Sonrası mı?
Bodrum Bölgesi içerisinde kendi döngüsünü koruyan dışarıya insani gelişim anlamında kapalı sadece ticari amaç ile açık görünebilen bir bölge.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi ve yan bölümler Muğla dışı öğrencileri Muğla bölgesinde belli ölçüde nüfus yoğunluğunu artırmaktadır. Fakat önemli olan nüfus yoğunluğu dışında bölgede on iki ay istihdam ve ekonomik girdi sağlıyacak sosyo-ekonomik ortamların ve niteliklerin yaratılmasıdır. Bu ortamların içerisinde uygulanabilecek o kadar çok hedef vardır ki. Tabi bu yeni hedefleri bölge halkının kabullenmesi lazım. Her yeni nitelik ve gelişmişlik rekabeti artıracaktır. Bu da kendi içine kapalı bölgelerde, var olanı iyi veya kötü addetmeksizin koruma, yeniliğe karşı çıkmak ile sonuçlanır.
Bodrum Marka olmaya doğru giderken çeşitli kesimlerin kendilerini güçlü olarak görmeleri sonucunda oluşturdukları plansız yapılaşmanın, yakılan, kurutulan ve kesilen ormanların doğal dengeyi değiştirmesi sonucunda oluşan erozyanın ve kirlenmenin ortasında kalmıştır.
Halk belli bir siyasi markayı koruma gayretindedir. Farkında olmadıkları ise inandıkları demokratik ve insani, çağdaş değerleri koruyacagını sandıkları, ve bu bilinç ile yönetime seçtikleri bu bölgenin zengin liderlerinin plansız ama kendi iç irade yapılaşmasını koruyucu hatalı stratejileridir.
Yılın üç veya dört ayı, belkide daha az bir zamanı ekonomik girdi içinde bulunan insanlar onlar için önemlimidir acaba?
Açlığı biliyormudur?
Ya soğukta kalmayı!
Ya da ay sonunda ödeyebileceklerinin hesabını yapmayı?
Acı çekmemiş ve bu acıları / zorlukları yaşamamaış insanların bir toplumu yönetmesi, yönlendirmesi, niteklikli yeni istihdam modellerinin yaratılması nasıl olacaktır.
Halk sabırlıdır. Siyasetinde, inandığı liderde sabırlıdır.
Bodrum turizme geçerken önce tarihini yok etmiştir. Sonra tarımsal arazilerini İmara kaptırmıştır. Üzüm bahçeleri ve incirler yok olmuştur. Tarımsal anlamda Mandalina ve Zeytin kalmıştır. Bunlar da ancak kişisel gayretlerle sürdürülmektedir. Sünger avcılığı ve balıkçılık organize bir çalışmanın dışında faaliyet göstermektedir. Bu bölgede ve Milasta yer alan balıkçılık firmaları her ne kadar istihdamı ve ekonomik sürdürülebilirliği bir ölçüde sağlıyorda olsa halkın ekonomik girdiyi sağlıyacak yeni üretim alanlarına ihtiyacı vardır.
BODRUM HALKI ATATÜRK VE DEVRİMLERİNE İNANAN VE SABIRLA ONUN YOLUNDA GİTMEYE ÇALIŞAN BİR HALKTIR.
Bu inançlı halk Bodrum Markasını planlı, inançlı ve nitelikli, halktan liderler ile ileriye götürecek gelecek nesillere bırakacaktır.
Sürekli kendi döngüsü içerisinde iç iradelerinde güçlü ama dış iradelerinde halkı yok sayan liderlerin BODRUM’a yapacağı katkının çok iyi düşünülmesi gerekmektedir.
BODRUM artık değişim dönemecine gelmiştir. Ve bir Sanşı kalmıştır. Ya MARKA daha yükselecek, yada yanlış planlama ile doğal dokusunu kaybetmeye devam ederek taşkınlar ile beraber baskın suların altında kalacaktır.
Bodruma Bi̇r Bakiş
