Yılın belli bir döneminde yapılan merkezi sınavlar — özellikle LGS gibi hayatın erken yaşlarında karşılaşılan önemli eşikler — çoğu zaman sadece öğrencinin bilgisini ölçen bir akademik süreç olarak değerlendirilir. Ancak bu değerlendirme eksiktir. Çünkü sınavlar; öğrencinin öz güvenini, stresle baş etme becerisini, aile içi ilişkileri ve hatta çocuğun kendilik algısını da sınar.
Sınavlar; sadece bir puan değil, bir duygu yüküdür. Ve bu yük, ne yazık ki çoğu zaman yalnızca öğrencinin değil, ailenin tamamının omuzlarındadır.
Öğrencinin Sırtındaki Görünmeyen Yük
Sınav dönemindeki bir öğrencinin zihninden geçen düşünceler; matematik formülleri, paragraf soruları ya da fen bilgisi kavramlarından ibaret değildir. Onlar aynı zamanda şunları da taşır:
- “Ya kazanamazsam?”
- “Ailem üzülür mü?”
- “Arkadaşlarım benden daha iyi durumda…”
- “Yeterince zeki değil miyim?”
Özellikle ergenlik dönemindeki bir bireyin zihinsel ve duygusal olarak bu sorularla baş etmeye çalışması, hem zihinsel enerjisini tüketir hem de öğrenmeye olan motivasyonunu zayıflatabilir.
Sınav kaygısı, öğrencinin başarısını doğrudan etkileyen en önemli psikolojik faktörlerden biridir. Bu kaygı, yeterince yönetilmediğinde; dikkat dağınıklığı, unutkanlık, uyku problemleri, mide ağrısı gibi fiziksel belirtilerle kendini gösterebilir.
Ailelerin Görünmeyen Kaygısı
Sınavlar öğrenciler kadar velileri de etkiler. Çünkü her anne-baba çocuğunun başarılı olmasını, iyi bir liseye girmesini, daha iyi bir geleceğe sahip olmasını ister. Ancak bu istek; kaygıya, ardından da baskıya dönüşebilir.
Çocuklarının başarısını kendi ebeveynliklerinin bir yansıması gibi gören aileler, farkında olmadan öğrencinin üzerine yoğun bir yük bindirir.
“Bu kadar çalışmayla olmaz.”
“Sınıfın en iyisi her gün 500 soru çözüyormuş.”
“Biz senin yaşında şunları yapardık…”
Bu söylemler iyi niyetle söylenmiş olsa da, öğrenci üzerinde kıyaslama, değersizlik ve baskı hissi yaratır.
Sınav Süreci Aile İlişkilerini Nasıl Etkiliyor?
Sınav döneminde ev içinde duygu dengesi çoğu zaman değişir:
- Gerginlik artar.
- Sürekli ders konuşulur.
- Öğrencinin başarısı, evin huzurunu belirler hale gelir.
- Çocuk susar, içe kapanır veya öfkelenmeye başlar.
Oysa bu süreç, tam tersine daha çok iletişim, daha çok empati ve daha çok anlayış gerektirir. Sınav dönemi, çocuğun sadece öğrenme değil; aynı zamanda görülme ve anlaşılma ihtiyacının arttığı bir dönemdir.
Doğru Yaklaşımlar Neler Olmalı?
- Öğrencinin duygusunu küçümsemeyin.
“Stres yapacak ne var, sadece bir sınav” demek, çocuğun yaşadığı kaygıyı görmezden gelmektir. Onun yerine, “Evet, kaygılanman çok normal. Hepimiz böyle dönemlerden geçtik.” demek güven verir. - Kıyaslamadan kaçının.
Çocuğunuzu sınıfın en başarılı öğrencisiyle ya da sizin geçmişinizle kıyaslamak yerine, onun kendi gelişimini dikkate alın. Her birey özeldir ve öğrenme biçimi farklıdır. - Sınavı değil, süreci ödüllendirin.
Sadece yüksek puan aldığında değil; çalıştığında, emek verdiğinde de takdir edin. Öğrencinin “değerim sadece başarım kadardır” algısından çıkmasını sağlayın. - Ortak hedefler belirleyin.
Sadece “başarılı ol” demek yerine, birlikte hedef belirleyin: Hangi liseler isteniyor? Hangi derste gelişim gerekiyor? Ne zaman dinlenmeli? - Profesyonel destekten çekinmeyin.
Sınav kaygısı, rehberlik ve psikolojik danışmanlıkla kontrol altına alınabilir. Bu tür destekler öğrencinin zihinsel ve duygusal sağlığını güçlendirir.
Sınavdan Daha Değerli Şeyler Var
Evet, sınav önemli. Ama çocuğun ruh sağlığı daha önemli.
Evet, iyi bir liseye yerleşmek değerli. Ama çocuğun kendine güveni, aile içindeki bağı, mutlu bir birey olması çok daha değerli.
Unutmayın:
“Bir çocuk sadece kazandığı sınavla değil, yanında olduğunu hissederek büyüdüğü aileyle başarılı olur.”
Boğaziçi VIP olarak biz, sınav sürecinde öğrencinin yalnızca akademik değil; duygusal, sosyal ve psikolojik gelişimini de önemsiyoruz. Aile-öğrenci-okul iş birliğini güçlü tutarak, bu süreci birlikte, daha sağlıklı ve başarılı bir şekilde yürütüyoruz.
BOĞAZİÇİ VIP Eğitim Koordinatörlüğü